Küçük Prens ve Yıldızlar Ülkesi Macerası
Bir zamanlar, sonsuz gökyüzünde küçük bir gezegende yaşayan Küçük Prens vardı. Bir sabah uyanınca gökyüzünde parlayan yeni bir yıldız gördü. Merakı onu öyle sardı ki, hemen yanına gülünü ve koyununu bırakarak o yıldızın peşine düşmeye karar verdi.
Küçük Prens, gökyüzünde yolculuk ederken bir uzay gemisiyle karşılaştı. Geminin penceresinden ona el sallayan bir Astronot vardı. Astronot gülümseyerek kapıyı açtı ve “Merhaba Küçük Prens! Ben de bu yıldızın sırrını keşfetmeye gidiyorum. İstersen birlikte gidebiliriz,” dedi. Küçük Prens teklifi kabul etti ve birlikte bilinmeyen yıldız ülkesine doğru uçtular.
Yıldız ülkesine indiklerinde ilk karşılaştıkları kişi Rapunzel oldu. Rapunzel, altın sarısı uzun saçlarını bir kule penceresinden sarkıtmış, gökyüzünü izliyordu. “Hoş geldiniz,” dedi Rapunzel, “Bu ülkeyi yıllardır koruyan eski bir büyü var. Ama son zamanlarda karanlık güçler huzurumuzu bozuyor.” Küçük Prens ve Astronot şaşkın şaşkın birbirlerine baktılar. “Nasıl bir karanlık güç?” diye sordular.
Tam o sırada, uzun siyah pelerinli bir Cadı belirdi. Cadı, gür sesiyle “Bu ülkenin sırları sadece bana ait olacak!” diye bağırdı. Cadı’nın yanında, kocaman ve korkutucu bir Dev ile sinsice bakışlar atan bir Kurt da vardı. Kurt, sivri dişlerini göstererek Küçük Prens’e yaklaştı. Ancak Küçük Prens korkmadı, çünkü cesaretiyle tanınırdı.
Astronot, devin karşısına geçti. “Biz buraya kötülük yapmak için gelmedik. Sadece yıldız ülkesinin neden bu kadar gizemli olduğunu öğrenmek istiyoruz,” dedi. Cadı, hain bir gülümsemeyle “O zaman cesaretinizi kanıtlayın! Size üç görev vereceğim. Başarırsanız, yıldız ülkesinin sırrını öğrenebilirsiniz,” dedi.
İlk görev, devin tuttuğu altın anahtarı almaktı. Dev çok büyüktü ama çok da sakardı. Küçük Prens, devin dikkatini dağıtmak için ona bir soru sordu: “Sen hiç yıldızlara dokundun mu?” Dev bu soruya şaşırıp başını kaldırınca, Astronot sessizce devin elinden anahtarı aldı.

İkinci görev, Cadı’nın kara kedisinin kuyruğundan düşen sihirli tüyü bulmaktı. Rapunzel uzun saçlarını yere sarkıtarak arkadaşlarına yardım etti. Küçük Prens saçlardan tutunarak aşağı indi ve tüyü buldu. Tüy o kadar hafifti ki, rüzgarda uçup gitmesin diye dikkatlice cebine koydu.
Üçüncü ve son görev, kurtla dost olmaktı. Kurt önce hırladı, dişlerini gösterdi. Ama Küçük Prens, ona sevgiyle yaklaştı. “Sen de yalnızsın, değil mi?” diye sordu. Kurt bir an durakladı ve başını eğdi. Küçük Prens, kurtun başını okşadı ve ona dostça gülümsedi. Kurt, kalbinin derinliklerinde sevgi arayan bir varlıktı ve Küçük Prens’in dostluğunu kabul etti.
Cadı, şaşkın bir şekilde “Tüm görevleri başardınız!” dedi. Sonra iç çekerek “Bu ülkenin sırrını öğrenmeyi hak ettiniz,” dedi. “Yıldız ülkesinin sırrı, burada yaşayan herkesin kalbinde saklı. Sevgi, dostluk ve cesaret olduğu sürece bu ülke ışıldamaya devam edecek.”

Küçük Prens, Astronot, Rapunzel, Kurt ve hatta Dev gülümsediler. Cadı bile gülümsememek için kendini zor tuttu. Yıldız ülkesinin ışıkları yeniden parladı ve gökyüzü rengârenk oldu.
Küçük Prens, Astronot’a dönüp “Gerçekten de en değerli hazine sevgi ve dostlukmuş,” dedi. Astronot başını sallayarak “Evet, çünkü ancak birlikteyken en parlak yıldızlara ulaşabiliriz,” diye cevap verdi.
Sonunda Küçük Prens, kendi gezegenine dönmek üzere veda etti. Arkadaşları ona el sallarken, kalplerinde dostluğun ışığıyla ısındılar. Ve yıldız ülkesinin ışığı, sonsuza dek parlamaya devam etti.