Karga ile Tilki ve Sihirli Masal
Bir varmış bir yokmuş, çok uzaklardaki büyülü bir ormanda Karga ve Tilki adında iki eski dost yaşarmış. Bu orman, dev ağaçları, rengârenk çiçekleri ve mavi gölleriyle dillere destanmış. Ama ormanın derinliklerinde, kimsenin cesaret edemediği karanlık bir şato varmış; burada kötü kalpli bir kraliçe hüküm sürermiş.
Bir gün Karga, sabah erkenden uyanıp yüksek bir dala konmuş. Gagasında bulduğu lezzetli bir peynir parçası varmış. Tam o sırada Tilki yanına gelmiş. Tilki, kurnaz bir gülümsemeyle Karga’ya bakmış ve demiş ki:
“Sevgili Karga kardeşim, sesin o kadar güzel ki, acaba benim için küçük bir şarkı söyler misin?”
Karga, Tilki’nin sözlerinden çok hoşlanmış. Ne de olsa övülmek hoşuna gitmiş. Gagasını açıp şarkı söylemeye başlamış, tabii o anda peynir düşmüş ve Tilki peynirin üstüne atlamış. Karga biraz üzülse de Tilki’yi affetmiş, çünkü onun kalbinin aslında kötü olmadığını bilirmiş.
O sırada ormanın kenarında, güzelliğiyle meşhur Külkedisi yürüyormuş. Üvey annesi ve kötü kalpli kız kardeşlerinin yanında çok zor zamanlar geçirse de, kalbini hep iyilikle doldururmuş. Külkedisi, ormanda gezinti yaparken Karga ve Tilki’nin konuşmalarını duymuş ve yanlarına gitmiş.
“Merhaba!” demiş Külkedisi gülümseyerek. “Nasılsınız?”
Tam o sırada çalıların arasından uzun, yeşil bir yılan sürünerek çıkmış. Yılan, aslında kimseye zarar vermek istemezmiş, ama insanlar ondan korktuğu için hep uzak dururmuş. Külkedisi yılandan korkmak yerine ona da gülümsemiş. Bu da yılanın çok hoşuna gitmiş.
Dört arkadaş, ormanda yürürken kötü kalpli kraliçenin şatosuna yaklaşmışlar. Şatonun pencerelerinden kara dumanlar çıkıyor, içerden kötü bir kahkaha duyuluyormuş. Kraliçe, tüm ormana korku saçan, kalbi taş gibi soğuk biriymiş.
Kraliçe, aynasından bakarken Külkedisi’ni görmüş ve hemen bir plan yapmış. Külkedisi’nin güzelliğinden rahatsız olmuş ve onu ortadan kaldırmak istemiş. Hemen büyülü asasını sallamış ve Külkedisi’ni ormanda kaybolması için kara bir sis göndermiş.
Külkedisi bir anda etrafı kaplayan sisin içinde kaybolmuş. Tilki, Karga ve yılan çok korkmuşlar ama arkadaşlarını kurtarmaya karar vermişler. Tilki, kurnaz zekâsıyla kraliçenin şatosuna gizlice girmeyi önermiş. Karga, yüksekten uçarak olan biteni izlemeyi üstlenmiş. Yılan ise sessizce sürünerek şatonun gizli kapısını bulmuş.

Birlikte şatoya girmişler ve kraliçeyi büyü yaparken yakalamışlar. Tilki, Karga’ya fısıldamış:
“Karga, git ve kraliçenin asasını gagala!”
Karga hızlıca uçarak kraliçenin asasına gagasını vurmuş. Asa yere düşmüş ve kırılmış. O anda büyü bozulmuş, kara sis dağılmış ve Külkedisi yollarını bulup arkadaşlarının yanına dönmüş.
Kraliçe öfkeyle bağırmış ama gücü kalmamış. O andan sonra şatosu dağılmış, kötü büyüleri yok olmuş ve orman yeniden huzura kavuşmuş.

Külkedisi, Karga, Tilki ve yılan birbirlerine sıkıca sarılmışlar. Külkedisi gülümseyerek demiş ki:
“İyi kalpli ve cesur dostlarım sayesinde kurtuldum. Asıl önemli olan, birlikte olmak ve birbirimize güvenmekmiş.”
O günden sonra dört arkadaş, ormanın en neşeli köşesinde bir araya gelip hikâyeler anlatmış, şarkılar söylemiş ve birbirlerine daima yardım etmişler.
Ve masal burada bitmiş; ama dostlukları sonsuza dek sürmüş.