Küçük Deniz Kızı ve Sihirli Krallığın Sırrı
Bir zamanlar, engin denizlerin derinliklerinde, Mercan Krallığı’nda yaşayan güzel bir deniz kızı vardı. Adı Mira idi. Mira, mavi pulları ışıldayan, merakı ve cesaretiyle herkesin sevgisini kazanan genç bir deniz kızıydı.
Bir gün Mira, deniz yüzeyine çok yakın bir kayalıkta otururken, rüzgarla sürüklenen eski bir harita buldu. Haritada “Sihirli Krallığın Sırrı” yazıyor ve yedi başlı bir devin resmi çizilmişti. Mira çok heyecanlandı ve bu sırrı çözmek istedi. Hemen en iyi arkadaşı, konuşan bir deniz kabuğu olan Pırıl ile yola koyuldu.
Mira ve Pırıl, uzun bir yüzüşten sonra, devasa bir mağaranın önüne geldiler. Tam içeri gireceklerdi ki karşılarına kötü kalpli bir cadı çıktı. Cadı, yosunlardan yapılmış bir elbise giyiyor ve elinde parlayan sihirli bir değnek taşıyordu.
“Bu mağaraya ancak cesaretini kanıtlayanlar girebilir!” dedi cadı. Mira korksa da geri adım atmadı. Cadı, Mira’ya deniz kabuğunun içine saklanmış olan eski bir şarkıyı söylemesini istedi. Mira, yüreğini dinleyerek şarkıyı söyledi. Şarkı o kadar saf ve güzeldi ki mağaranın kapısı sihirle aralandı.
Mağaraya girdiklerinde, uçan bir halı ve parlak bir sihirli lamba buldular. Mira lambayı ovalayınca içinden koca sarıklı, güleryüzlü bir cin çıktı. “Dile benden ne dilersen!” dedi cin. Mira, “Bizi Sihirli Krallık’a götür” diye cevap verdi. Cin bir anda onları uçan halıya bindirdi ve uzaklardaki, gökkuşağıyla çevrili bir adaya doğru uçurdular.
Adada, küçük peri kanatlarıyla uçuşan neşeli periler vardı. Periler, Mira’yı ve Pırıl’ı görünce çok sevindiler. Mira, perilerden yedi başlı devin nerede olduğunu sordu. Periler ona, devin bir ejderhanın koruduğu eski bir tapınakta saklandığını söylediler.

Mira ve Pırıl, perilerin gösterdiği yoldan yürüyerek tapınağa ulaştılar. Kapının önünde koca ejderha duruyordu. Alev soluyan bu ejderha aslında kötü değildi; yalnızca tapınağı korumakla görevliydi. Mira, cesurca ejderhaya yaklaşıp ona kalbindeki iyiliği ve macera sevgisini anlattı. Ejderha bu samimi sözlerden çok etkilendi ve kapıyı açtı.
Tapınağın içinde, yedi başlı korkunç bir dev onları bekliyordu. Ama dev düşündükleri kadar kötü değildi. Dev, çok uzun yıllardır sihirli bir lanetle burada hapis kalmıştı. Laneti bozmanın tek yolu, saf bir kalpten kopan bir dostluk sözünü duymaktı.

Mira, devin gözlerinin içine bakarak “Biz dostuz. Seni yalnız bırakmayacağız!” dedi. Bu sözlerle devin üzerindeki lanet kırıldı. Dev, bir anda küçüldü ve iyi kalpli bir dev haline dönüştü. Sevincinden Mira’ya kocaman teşekkür etti ve ona bir hediye verdi: Üzerinde sonsuz cesaret yazılı altın bir kolye.
Mira, Pırıl, cin, periler ve ejderha birlikte kutlama yaptılar. Mira, Mercan Krallığı’na döndüğünde herkese cesaretin, dostluğun ve iyiliğin en güçlü sihir olduğunu anlattı. Böylece Mira’nın macerası, denizin derinliklerinde dilden dile anlatılan bir efsaneye dönüştü.
Ve o günden sonra, Mira ne zaman gökyüzüne baksa, Sihirli Krallık’ta kazandığı dostlarını ve maceralarını hatırlayarak gülümserdi.