Rapunzel ve Billur Köşk’teki Sır
Bir zamanlar, ülkenin dört bir yanından bilge ve cesur insanların toplandığı, ışıl ışıl parlayan Billur Köşk adında büyülü bir saray varmış. Bu sarayın duvarları billurdan yapılmış, geceleri ay ışığında gökyüzündeki yıldızlar gibi ışıldarmış. Bir gün, Rapunzel, Keloğlan ve Nasrettin Hoca, bu köşkte düzenlenecek büyük bir şenliğe davet edilmişler.
Rapunzel, uzun altın saçlarını özenle tarayarak hazırlanmış; Keloğlan ise yamalı gömleğini düzeltip eski sazını yanına almış. Nasrettin Hoca da meşhur eşeğine binerek yola koyulmuş. Yolda, onları kadim bir bilge olan Dede Korkut karşılamış. Dede Korkut, onlara Billur Köşk’te çok eski bir sır saklı olduğunu, bu sırrın hem köşkün hem de ülkenin kaderini değiştirebileceğini söylemiş.
Rapunzel merakla, “Bu sır nedir?” diye sormuş.
Dede Korkut, “O sırrı sadece kalbi temiz, aklı parlak olanlar öğrenebilir,” demiş ve onlara cesur ama dikkatli olmalarını tembihlemiş.
Billur Köşk’e vardıklarında, göz kamaştırıcı güzellikte bir avlu, renk renk çiçeklerle dolu bahçeler ve pırıl pırıl parlayan duvarlar onları karşılamış. Fakat köşkün en yüksek kulesinin kapısı kapalıymış ve üzerinde eski bir yazı kazılıymış: “Gerçek cesaret, paylaşmayı bilenlerin kalbinde yaşar.”
Keloğlan, merakına yenilip hemen kapıyı açmak istemiş ama kapı kilitliymiş. Rapunzel, uzun saçını uzatıp içeriyi gözetlemeye çalışmış, ancak içerisi zifiri karanlıkmış. Nasrettin Hoca ise gülerek, “Bu iş akılla çözülür evlatlar!” demiş.
O sırada Dede Korkut elindeki eski kitabı açmış ve şöyle demiş: “Sırrı açacak olan, birbirine yardım eden ellerdir.”
Keloğlan’ın aklına bir fikir gelmiş. Rapunzel’in saçlarını kule penceresine sarkıtmışlar. Nasrettin Hoca ve Dede Korkut, Keloğlan’ın omzuna basarak kuleye tırmanmasına yardım etmiş. Hep birlikte güçlerini ve akıllarını birleştirerek sonunda kapıyı açmayı başarmışlar.

Kulenin içinde, duvarları billurdan bir oda ve ortasında ışıldayan bir taş varmış. Bu taşın üzerinde şu yazıyormuş: “Gerçek zenginlik, dostluk ve sevgiyle paylaşıldığında çoğalır.”
Rapunzel, Keloğlan, Nasrettin Hoca ve Dede Korkut bu mesajı anlayıp çok sevinmişler. Çünkü o taşın gücü, köşkün ışığını daha da parlak hale getiriyor, çevresine neşe ve umut yayıyormuş. Fakat taş, sadece bencil olmayanların elinde ışıldıyormuş.
Nasrettin Hoca gülerek, “Demek ki gerçek sır, dostlukmuş!” demiş. Keloğlan da gülmüş: “Boşuna mı geldik onca yolu? Meğer sır kalbimizdeymiş!” Rapunzel ise saçlarını toplarken, “Dostluk ve dayanışma olmasa bu kapı da açılmazdı,” demiş.

Şenlik başlamış, Billur Köşk’ün avlusu kahkahalarla dolmuş. Keloğlan sazını çalıp neşeli türküler söylemiş, Nasrettin Hoca fıkralarıyla herkesi güldürmüş, Rapunzel saçlarıyla çocuklara masallar anlatmış. Dede Korkut ise eski hikâyelerle herkese bilgelik dağıtmış.
O günden sonra Billur Köşk, sadece güzelliğiyle değil; dostluk, sevgi ve dayanışmanın sembolü olarak da ün salmış. Çünkü bazen en büyük sırlar, aslında kalbimizde saklıymış.
Ve masal burada bitmiş; ama Billur Köşk’te dostluk ışığı hâlâ parlamaya devam ediyormuş…